Erzincan’ın İliç ilçesinde 13 Şubat’ta Erzincan’ın Çöpler Altın Madeni’nde meydana gelen toprak kaymasında enkaz altında kalan 9 işçiyi arama çalışmaları ‘heyelan riski’ nedeniyle durdurulurken, bölgede inceleme ve soruşturmalar devam ediyor.
Anagold Madencilik şirketi, 2020 yılında madenin kapasitesini ikinci kez artırımında ÇED raporuna sunmak için Devlet Su İşleri (DSİ) 8’inci Bölge Müdürlüğü’nden görüş istendi.
DSİ 8’inci Bölge Müdürlüğü, ‘içme ve kullanma havzasında olmadığı’ cevabını verdi. TBB Çevre ve Kent Hukuk Komisyonu üyesi ve Tunceli Barosu Avukatı Barış Yıldırım, sahanın Fırat Nehri’nin yanı başında Munzur Havzası’na da yakınlığı olduğunu belirterek verilen görüşün hukuksuz olduğunu söyledi.
“PROJE SAHASININ BULUNDUĞU ALAN, MUNZUR DAĞLARI EKOSİSTEMİ İÇERİSİNDE”
Kararın gerçeği yansıtmadığını belirten avukat Barış Yıldırım, şöyle konuştu:
* “Erzincan ili İliç ilçesi Çöper köyü mevkisinde yürütülmekte bulunan altın madenciliği projesinin ikinci kapasite artırımına dair hazırlanan ÇED raporuna sunulan DSİ Genel Müdürlüğü 8’inci Bölge Müdürlüğü görüşünde, ilgili yazıda, ‘Erzincan ili Çöpler Köyü mevkisinde tarafınızca yapılması planlanan Çöpler Madeni, ikinci kapasite artışı ve lokasyon projesinin ÇED değerlendirme sürecinde olduğu belirtilmiş olup, bu kapsamda Su Yönetim Genel Müdürlüğü’nün talebi üzerine proje sahasının herhangi bir içme ve kullanma su havzasına kalıp kalmadığına görüşümüz istenmektedir.
* Kurumumuzda yapılan değerlendirmede ekle verilmiş olduğumuz proje sahasının herhangi bir içme, kullanma suyu havzasında olmadığı belirlenmiştir’ denilmiş. Şimdi proje sonrası Munzur Dağları Havzası’nda önemli doğa alanı, önemli bitki alanı da bu havuzda ve proje sahasının bulunduğu alan. Türkiye’nin en büyük su toplamı havzasına sahip birkaç yüz metre hemen alt kısmında kalıyor. Şimdi hal böyleyken orada bir içme kullanma suyu fazlasının bulunmadığını belirtmek gerçekten de takdire muhtaç bir durum.
* Proje havzası, Munzur Havzası ve Fırat Havzası içerisinde bulunmasına rağmen DSİ’yi, ilgili şube müdürlüğü yaptığı değerlendirmede, ‘Ekle belirtmiş olduğunuz proje sahasının herhangi bir içme ve kullanma suyu havzasında olmadığı belirlenmiştir’ şeklinde yanıt verilmiştir. Bu yanıt tabi gerçeğe aykırı.
* Proje sahasının bulunduğu alan, Munzur Dağları ekosistemi içerisinde ve doğanın önemli doğa alanı. Aynı zamanda önemli bir bitki alanı. Proje sahası Türkiye’nin en büyük su toplama havzasına sahip Fırat Nehri’nin ki bu nehir Türkiye’nin hidrolik potansiyelinin üçte birini barındırmaktadır. Buraya birkaç yüz metre mesafede hemen, göründüğü üzere çok yakın. Munzur Havzası projenin hemen doğusunda kalıyor.”
“AĞIR KİMYASALLAR HAVZAYA CİDDİ RİSKLER VERİYOR”
Maden projesinde kullanılan kimyasalların Munzur Havzası’na zarar verdiğini belirten Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
* “Şimdi Munzur Havzası’nın ekolojik önemini belirtelim, bu alanda yapılan araştırmalara 2 bin 250’nin üzerinde bitki türü içeriyor. Yine bu bitki türlerinin yaklaşık 5’te 1’i endemik. Bu bölge Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (BERN) hükümlerine de, koruma altında olan bir bölge. Bölgede BERN sözleşmesine ek iki listeye göre kesin koruma altında bulunan dağ keçi, ayı, kurt, vaşak, su samuru, hatta neslinin dünyada tükendiği sanılan Anadolu Parsı gibi türler de buluyor.
* Bölge Türkiye’nin en önemli ekosistem bölgesi aynı zamanda dünya üzerinde bir saha. Bu bakımdan dünya kültürel ve doğa mirasının korunmasına dair sözleşme hükümlerine göre dünya kültür mirası listesinde yer alması gereken bir sanat. Bu kadar önemli bir ekolojik saha, bu kadar önemli bir iş ve kullanmak suyu hatası maalesef bir kamu kurumu tarafından burada herhangi bir kullanma suyu fazlası yoktur şeklinde değerlendirilmiş. Bunun gerçekten de bilime de vicdanın ana ben aykırı olduğunu düşünüyoruz.
* Maalesef bu ÇED raporu sonrası yapılan kapasite artışı 13 Şubat’ta orada bir faciaya sebebiyet verdi. Orada bilim insanlarının da açıkça ifade ettiği üzere kapasitenin çok çok üzerinde bir liç yığını oluşturulmuş. Dünyada eşi benzeri olmayan bir liç yığınından bahsediliyor akademisyenler tarafından. Bu projenin derhal çevre kanunu otuzuncu maddesi anayasanın elli altıncı maddesi çerçevesinde durdurulması gerekiyor. Aksi halde orada kullanılan ağır kimyasallar gerçekten de bu havzaya ciddi riskler verecektir. Bunun altını üzerinde geçirmek isteriz.”